Son dönemlerde gebelikte kan şekeri ölçümü ile ilgili medyada çeşitli yorumların çıktığını ve birçok hamile bayanın bundan etklendiğine tanık olmaktayım. Konuyla ilgili olarak Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği bir yazı hazırlayarak bilgilendirme yapmıştır. Aşağıda tam metnini verdiğim yazının sizlere yararlı olacağına ve güncel yaklaşımı yansıttığına inanıyorum:
Gebelik, bazı hormonların etkisiyle insüline karşı direncin arttığı ve kan şekerinin kolayca yükseldiği bir dönemdir. Bu nedenle özellikle şeker hastalığı açısından yatkınlığı olan bazı kadınlarda, gebelik sırasında geçici olarak şeker hastalığı bulguları ortaya çıkar. Bu duruma "gebelik şekeri" veya "gestasyonel diyabet" denilir. Tedavi edilebilir bir durumdur, ancak gebelik süresince dikkatle izlenmelidir. Tedavi edilmeyen gestasyonel diyabet hem bebeğin hem de annenin sağlığı için tehlikeli olabilir. Gestasyonel diyabet tanısının koyulması ve tedavisi, gebelikte, doğum sırasında ve sonrasında bebek ve annenin yaşadığı sorunların büyük oranda azalmasını sağlamaktadır. Bu nedenle daha önce farkına varılmamış şeker hastalığının saptanması veya gebelik sırasında ortaya çıkan geçici şeker hastalığının tanısının koyulması önemlidir.
Arzu edilen, gebelerin hepsinin sağlıklı beslenmesi ve kan şekeri yüksekliğinden kaynaklanan sağlık sorunlarıyla karşılaşmamasıdır. Ancak şeker hastalığı sadece beslenme hataları nedeniyle ortaya çıkan bir durum değildir, genetik ve çevresel faktörlerin de önemli etkisi vardır. Bu nedenle diyabet gelişme riski kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Sağlıklı beslenmek önemli olsa da diyabetin ortaya çıkmasını tamamen engellememektedir. Bütün insanların istisnasız aynı diyetle beslenmesi ve sonuçta diyabetten kurtulması pratikte ne yazık ki mümkün değildir. Diyabet açısından bazı kişiler yüksek riskli, bazıları orta derecede, bazıları da düşük risklidir. Kişilerin risk durumlarını bilmesi, yaşam tarzı ve sağlık kontrollerini buna göre planlaması önerilen yaklaşımdır. Bir defa yapılan şeker yükleme testi ile, pek çok kişi sürekli şekeri yüksek olarak yaşamaktan kurtarılabilir.
Bu amaçla, başta dünya sağlık örgütü ve sağlık bakanlığı olmak üzere dünyadaki ve ülkemizdeki resmi kurumlar ile, endokrinoloji ve kadın doğum uzmanlık derneklerinin hepsi, gebelik şekeri açısından yüksek risk taşıyan gebelere "şeker (glukoz) yükleme testi" yapılmasını önermektedir(Bu kuruluşların bazıları aşağıdadır). Böylece gestasyonel diyabet nedeniyle ortaya çıkabilecek sorunların engellenmesi amaçlanmaktadır. Dünyada gebelere şeker yükleme testinin yapılmasını önermeyen bir tek uzmanlık kuruluşu yoktur. Testle ilgili sadece iki tartışma vardır, birincisi “herkese mi, sadece yüksek riskli gebelere mi yapılmalı?” ikincisi “tek aşamalı test mi, iki aşamalı test mi uygulanmalı?” konusundadır. Bazıları sadece yüksek riskli gebelere tarama yapılmasını yeterli bulurken, bazı kuruluşlarca, riski yüksek olmayan gebelere de bu testin yapılması önerilmektedir. Çünkü riski az gibi görünen gebelerin bir kısmında da gestasyonel diyabet ve buna bağlı sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Günümüzdeki yaygın uygulamaya göre, öncelikle tüm gebelere gebeliğin başlangıcında açlık kan şekeri veya HbA1C bakılması önerilir. Ölçülen değerler yüksek bulunursa, yükleme testi hemen yapılır. Bu testler normal bulunursa yükleme testi genellikle gebeliğin 24 ve 28. haftaları arasında yapılır. Eğer gebede yüksek risk faktörleri varsa yükleme testi gebeliğin başlangıcında da yapılabilir. Bu uygulamalar zaman içerisinde elbette değişebilir ve test yapılması gereksinimi belki ortadan kalkabilir, ancak toplumda giderek artan obezite problemi ve sağlıksız beslenme alışkanlığı devamettikçe testlerin uygulamadan kalkması zor görünmektedir.
Glukoz yükleme testi, tek veya iki aşamalı olarak uygulanabilir. Her ikisi de geçerli kabul edilmektedir. Tüm testler uygulanırken önce açlık kan şekeri ölçülür. Tek aşamalı testte gebeye 75 gr glukoz içirilir, iki aşamalı testte ise önce 50 gram yükleme testi ile 1.saat kan şekeri ölçülür ve belirli bir sınırı geçenlere daha sonra 100 gram 3 saatlik test uygulanır.
Testler sırasında gebelere içirilen 50 gram glukoz 200 kalori, 75 gram 300 kalori, 100 gram ise 400 kalori içerir. Bu kalori miktarları günlük yaşamda herhangi bir yemek öğününde aldığımız kalori miktarlarının altındadır. Bir kutu süt, meyve suyu veya diğer içeceklerde 150-200 kalori, bir hamburgerde ortalama 300-500 kalori, 100 gr dondurmada 200, 100 gr (2 dilim) baklavada 400-500 kalori, 100 gr çikolatada 500 kalori bulunmaktadır. Yani bu testlerle bir defaya mahsus vücuda giren kalori miktarı, günlük yaşamda tüketilen sıradan yiyeceklerden çok fazla bir farklılık göstermemektedir. Testlerin etkisi gebeliğin herhangi bir döneminde 1-2 dilim baklava yemiş olmak kadardır. Yapılan bu testlerin bebeğe zarar verdiğini, zehirlediğini veya sakatlıklara neden olduğunu gösteren bir tek bilimsel çalışma yoktur. Bazı gebelerde test sırasında meydana gelen kısa süreli bulantı, baygınlık hissi gibi durumların bebeği etkilediğini gösteren hiçbir bilimsel veri yoktur. Gebeliğin başlangıcında pek çok gebenin yaşadığı bulantı, kusma gibi yakınmalarla kıyaslandığında testten korkmaya gerek olmadığı daha iyi anlaşılacaktır.
Gebelik takiplerini yapan hekimlerin, gebelere bu testi yaptırmalarını önermeleri DOĞRU, önermemeleri ise EKSİK bir yaklaşımdır. Testin bebeğe zarar vereceğini ve yapılmamasını söylemek ise tamamen bilim dışı ve YANLIŞ bir tutumdur. Elbetteki, bu testi yaptırıp yaptırmamaya gebeler kendi iradeleriyle karar verecektir. Ancak bu testi yaptıran veya yaptıracak olan gebelerin kendilerini rahat hissetmelerini, bundan dolayı bebeklerinin zarar görmeyeceğini bilmelerini ve glukoz yükleme testinden dolayı endişe duymamalarını tavsiye ederiz.